BESİN İÇİN BESİNİ KORUMAK ‘SÜRDÜRÜLEBİLİR BESLENME’

Yaşadığımız yüzyıl içerisinde dünyanın birçok yerinden birçok besine ulaşmak oldukça kolay. Ancak bu besinlerin bizim soframıza gelene kadar ne gibi döngülerden geçtiğini ve bunun sonucunda yarattığı çevresel etkiyi hiç düşündünüz mü? Peki günümüzde biz her besini rahatça ulaşabiliyorken gelecek nesiller de bu besinlere bu kadar kolay ulaşabilecek ve tüketebilecekler mi? İşte tüm bu soruların cevabı beslenmemizin ne kadar sürdürülebilir olduğu ile ilgili.

Sürdürülebilirlik kavramı son dönemlerde sürekli karşımıza çıkan bir kavram peki nedir bu sürdürülebilirlik?

Sürdürülebilirlik devamlılığın sağlanması demektir. Beslenmede sürdürülebilirlik ise besinlerin devamlılığının dolayısıyla besinlerin üretiminde devamlılığın sağlanması demektir. Bir beslenme şeklinin sürdürülebilirliği o beslenmenin oluşturduğu ekolojik ayak izinin büyüklüğü ile ters orantılıdır. Yani ekolojik ayak izi ne kadar küçük olursa o beslenme şeklinin kadar sürdürülebilirliği yüksektir. Ekolojik ayak izinin küçük olmasını sağlamak temel olarak doğaya zarar vermemektir.

Ekolojik ayak izi nedir?

Ekolojik ayak izi temel olarak tarım arazisi ayak izi, orman ayak izi, otlak ayak izi, yapılaşmış alan ayak izi, balıkçılık sahası ayak izi ve karbon ayak izi olmak üzere 6 ayak izinin birleşiminden oluşmaktadır. 2012 yılında WWF tarafından Türkiye’de yapılan Ekolojik Ayak İzi Raporu’nda %46 oranla karbon ayak izi en büyük alanı kaplamaktadır. Karbon ayak izi bir ürünün yaşam dönüsü boyunca ortaya çıkan tüm karbon salınımlarının (oluşan sera gazı) ölçüsüdür. Örneğin bir parça köftenin üretiminde hayvanın büyütülmesi, kesim için araçlarla fabrikalara gönderilmesi ve burada işlenmesi, satım için tekrar marketlere götürülmesi sırasında ortaya çıkan tüm karbondioksit gazlarından söz ediyoruz. Karbon ayak izine üretilen ürünlerin araçlarla yurt içi ve yurt dışına taşınım sırasında fosil yakıtların kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan karbon salınımları da dâhildir. Bunu düşününce yerel üretimden yararlanmanın ekolojik ayak izimizi büyük ölçüde azaltacağını tahmin edebiliriz.

Neden bu durumdayız?

Özellikle 19. yüzyılın başlarında ortaya çıkan sanayi devrimiyle başlayan ve etkisini hala devam ettiren, insanın yaşadığı çevre üzerine baskınlığını giderek arttırdığı, insan çağı olarak bilinen Antroposen çağda, insan yapılarının faaliyetlerinin çevreye verdiği zarar katlanarak artmaktadır (Yüksel, 2021). Artan nüfus dolayısıyla buna bağlı gıdaya talebin artmasıyla beraber betonlaşma sebebiyle verimli toprakların kullanılamaması arasındaki ilişki besinlerin sürdürülebilirliğini büyük ölçüde etkilemeye başlamıştır. İşte talebin, üretim kapasitesinden çok daha yüksek olması bizleri bu noktaya getiren öncelikli sebeplerdir.

Bununla beraber değişen iklim koşullarından etkilenen hava, su ve toprak yapısındaki değişimler de besinlerin sürdürülebilirliğini sekteye uğratabilecek diğer bir nedendir.

Beslenme şeklimizin doğaya etkisi olabilir mi?

Yapılan bir çalışmaya göre sığır eti, kuzu eti, tereyağı, hava yolu ile taşınan tropikal meyve ve sebzeler gibi besinlerin yenilebilir kilogram başına karbon salınımı 4 kg üzerinde hesaplanmış ve yüksek karbon salınımlı ürünler olarak listelenmiştir (Hatta kuzu ve sığır etinin kilogram başına 25-50 kg karbon salınımı yaptığı görülmüştür.). Yine aynı çalışmada sebzeler,  bitkisel yağlar, meyve ve sebzeler, kuru baklagillerin yenilebilir kilogram başına karbon salınımları 1 kg’ın altında olduğu hesaplanmış ve bu besinler de düşük karbon salınımlı ürünler olarak listelenmiştir (1).

Birçok çalışmada hayvansal kaynaklı ürün tüketiminin çok olması karbon salınımını arttırarak ekolojik ayak izini de büyüttüğü gözlenmiştir. Bir çalışmada hayvansal kaynaklı besinlerin bitkisel kaynaklı besinlerle değiştirilmesi sonucu erken ölüm riskinde %12 oranında bir azalma sağlarken karbon salınımında %84’e varan bir azalmanın da olduğu görülmüştür.  (2)

Beslenmede Yapılabilecek Ufak Değişiklikler ile Sürdürülebilirliği Sağlamak Mümkün!

        Sürdürülebilir diyetler hem sağlığı optimal düzeyde tutan hem de gelecek nesillerin de bugün kolayca ulaşabildiğimiz besinlere ulaşabilmesine olanak sağlayan, doğaya zarar veremeyen, biyoçeşitliliği koruyan diyetlerdir.  Genel özellikleri ise şu şekilde sıralanabilir:

Son olarak eğer yarınımızı düşünüyorsak sürdürülebilir bir beslenme biçimini hatta sürdürülebilir bir yaşam tarzını benimsememiz gerekir. Sürdürülebilir bir yaşam biçimi sanıldığının aksine ulaşılması zor bir yaşam biçimi değildir, yaşamımızda yapacağımız ufak değişiklikler ile geleceğin besinine umut olabilirsiniz. Plastiği azaltalım, yerel üretimi tercih edelim ve doğayı koruyalım, çünkü üzerinde yaşayabileceğimiz başka bir dünya yok.

Bizler Sankara Gıda olarak kendi topraklarımızda üretilen ham maddelere öncelik veriyor ve bu maddelerini ürünlerimizde kullanmaya dikkat ediyoruz. Çünkü biliyoruz gelecek nesillere bırakabileceğimiz başka bir Dünyamız yok.

KAYNAKÇA

This site is registered on wpml.org as a development site. Switch to a production site key to remove this banner.